Kanunların Yasalaşma Süreci

Kanun Nedir?     Kanun, normlar hiyerarşisinde yer alan, devletin yasama organı tarafından düzeni sağlamada en sık kullandığı hukuki bir metin türüdür. Çoğunlukla metin halinde yani yazılı olmasına rağmen yazısız örnekleri de vardır. Peki, kanunun yasalaşma süreci nasıl işler?    Kanunun oluşum süreci ilk olarak öneri ile başlar. Bir kanun önerisini ya bakanlar kurulu ya da milletvekillerinin bizzat kendisi verir. Kanun önerisi açısından tek bir milletvekili dahi öneride bulunabilir. Eğer milletvekilleri bir öneride bulunurlarsa bu öneriye “ kanun teklifi ” denir. Eğer Bakanlar Kurulu bir öneride bulunmuşsa buna “ kanun tasarısı ” diyoruz. Yeni kabul gören sistemde Bakanlar Kurulu olmayacağından, bu sistemde Bakanlar Kurulu tarafından sunulan "kanun tasarıları" da ortadan kalkacak. Fakat milletvekilleri tarafından sunulan kanun teklifi geçerliliğini koruyacak.    Tasarı ya da teklif önce Meclis Başkanlığı'na sunulur. Meclis Başkanlığı bunu kom...

Ceza Hukukuna Giriş: "Suç, Ceza, Güvenlik Tedbiri"

   Hukuk devleti ve sosyal devletin bir gereği olan, ülke vatandaşlarının belirlenen haklardan yararlanabilmesi için oluşturulan altyapı, ceza hukuku açısından da incelenebilir. Çünkü ceza hukuku kişilerin belli bazı haklarının ihlal edilmesi durumunda ortaya çıkar. Sosyal devlet, yapısı itibariyle kişilere belli bir takım haklar vermekten ziyade o verilen hakların kullanılabilmesi için oluşturulan altyapı ile açıklanır. Bu altyapı içerisinde eğitim, sağlık, güvenlik ve en önemlisi adalet hizmetleri bulunabilir. İşte hukuk ve hukuk devletinin asıl amacı burada karşımıza çıkar.

   Hukuk ilgili bazı alanlara ayrılmıştır. Bunlardan biride Ceza Hukukudur. Ceza Hukuku haksızlık teşkil eden davranışların hangilerinin suç olacağını, kimlerin suç işleyebileceğini ve işlenen bu suçların nasıl derecelendirileceğini, ne tür yaptırımlar uygulanacağını belirleyen bir hukuk dalıdır. Tabi burada suçu işleyen unsurun insan olması önemlidir. Bazı durumlarda, (ihmal, kasıt vs.) bireye verilen zarar cansız bir varlık tarafından gerçekleştirildiği zaman, sorumluluk başlığı altında elbette kişi ve kurumlarda cezalandırılabilir.

   Öte yandan suç eylemine maruz kalan, illaki bir insanda olmayabilir. Kanunlarımızda özellikle hayvanlara karşı işlenen bir takım suçlar hakkında da düzenleme getirilmiştir.

   Ceza Hukukunun açıklanması açısından bilinmesi gereken ama tanımlarının net bir şekilde ortaya konamadığı bir takım kavramlar vardır. Bunlar; Suç, Ceza, Güvenlik Tedbiri.
   Kanun koyucu tarafından belirlenmiş, birtakım hak ihlallerine sebebiyet veren eylemler önüne geçilebilmek amacıyla suç sayılmıştır. Ayrıca bu suçların işlenmemesi, tekrarlanmaması için bir takım caydırıcı mekanizmalar ortaya atılmıştır. Bunlar ceza ve güvenlik tedbiri. Ceza maddi ve manevi boyuta olabilir. Benzer ayrımı suç kavramında da görebiliriz. Bu ayrımda maddi ve şekli suç ayrımıdır.
   Şekli suç karşılığında ceza ve güvenlik tedbiri öngörülen insan davranışlarıdır. Kısaca şekli anlamda suç ceza kanunudur. Maddi anlamda suç ise hangi suçların, hangi davranışların, hangi koşullar altında cezalandırılacağını belirler. Bunlar toplumdaki hukuki değerlere aykırılıktır. Yeni ceza kanununda kabahatler suç olarak sayılmaz.
   Ceza ise kişinin toplumdaki hukuki haksızlıklarının farkına varmasını ve yeniden sosyalleşmesini sağlar. Buradaki haksızlığın bir hukuki boyutunun olması zorunludur. Aksi takdirde konu hukukun ilgi alanı olmaktan çıkar ve yaptırım çeşidi uhrevi boyut kazanır.
      Güvenlik tedbirinin ise tamamen maddi yönde bir alıkoyma olduğunu söyleyebiliriz. Yani diğer kişilerin haklarının ihlal edilmesinin önüne geçmek için bir başkasının hakkını ihlal etmek demektir. Bu uygulamanın ne kadar doğru olduğu konusunda şahsen hiçbir tereddüdüm yok. Çünkü biliyorum ki bu, insanların kendi görüşleriyle oluşturduğu yapay bir düzenek ve özünde bir teori. Aksi ve daha iyisi ortaya koyulmadığı sürece doğruluğunu kabul etmek erdemlik olacaktır.

   Kanun koyucu tarafından belirlenen suç ve cezada kanunilik, aranan en önemli ilkedir. Çünkü kanun koyucunun da nihayetinde bir insan olduğunu, onunda bir ailesinin bulunduğu ve suç teşkil edebilecek durumlar içerisinde olduğu zaman bu kanun koyucunun aleniyetini kaybettirecek bir nefis ve vicdana sahipliğini unutmamak gerekir. Eğer siz futbolda kime karşı oynayacağınızı bilmezseniz, hangi taktikle maça çıkacağınızı da kestiremezsiniz. Hukukta böyledir. Eğer suç ve ilgili suç hakkında hangi cezanın belirlendiği önceden bilinebilir olmazsa kanun koyucu bunu kendi aleyhine kullanabilir. Özellikle çok partinin, çok sesin olduğu bir yapıda yasamada üstünlüğü bulunan grubun, diğer muhalifleri alaşağı etmesi kaçınılmazdır.
   Hukuk devleti ve ceza hukukunun olmazsa olmazları arasında sayabileceğimiz bir başka ilke ise geçmişe yürüme yasağıdır. Kanunilik ilkesinin bir sonucudur. Bu ilkeye göre her fiil işlendiği zamanın kanununa tabidir.
   Bununla ilgi kural TCK’nın 7. maddesinin birinci fıkrasının 5. cümlesinde aynen şöyledir: “İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.”

   Futbol örneğinde yola çıkacak olursak, varsayalım ki dakika 90+3 ve durum 1-1 berabere. Orta sahada bir faul yapıyor oyuncumuz. Faulden sonra futbol federasyonu(kanun koyucu) maç esnasında karşı takımın kazanması daha doğrusu bizim yenilmemiz için diyor ki: “Bir kural koyuyorum orta sahada yapılan fauller karşı tarafa gol olarak yazılır.” Sonra hemen gereken sürecin belirttiği şekilde, ilgili kurul, kuralı kabul ediyor ve bizde yeniliyoruz. Ne kadar haksız bir durum değil mi? Bunun birde üst düzeydeki boyutuna bakacak olursak, geçmişe yürüme yasağının bulunmadığı takdirde insanların yaşama haklarının dahi ellerinden alınabileceğini görürüz. Sonuç olarak sonradan fail ilan edilen ve cezalandırılan kişi ve onu sevenler isyan edecek ve toplumsal düzen bozulacaktır. Unutmayalım ki hukuk kuralları düzeni bozmak değil, aksine toplumsal düzeni sağlamak ve bunu devam ettirebilmek için vardır.

Yorumlar

Yorum Gönder

Translate