Hukuk devleti ve sosyal devletin bir gereği
olan, ülke vatandaşlarının belirlenen haklardan yararlanabilmesi için
oluşturulan altyapı, ceza hukuku açısından da incelenebilir. Çünkü ceza hukuku
kişilerin belli bazı haklarının ihlal edilmesi durumunda ortaya çıkar. Sosyal
devlet, yapısı itibariyle kişilere belli bir takım haklar vermekten ziyade o
verilen hakların kullanılabilmesi için oluşturulan altyapı ile açıklanır. Bu
altyapı içerisinde eğitim, sağlık, güvenlik ve en önemlisi adalet hizmetleri
bulunabilir. İşte hukuk ve hukuk devletinin asıl amacı burada karşımıza çıkar.
Hukuk ilgili bazı alanlara ayrılmıştır.
Bunlardan biride Ceza Hukukudur. Ceza Hukuku haksızlık teşkil eden
davranışların hangilerinin suç olacağını, kimlerin suç işleyebileceğini ve
işlenen bu suçların nasıl derecelendirileceğini, ne tür yaptırımlar
uygulanacağını belirleyen bir hukuk dalıdır. Tabi burada suçu işleyen unsurun
insan olması önemlidir. Bazı durumlarda, (ihmal, kasıt vs.) bireye verilen
zarar cansız bir varlık tarafından gerçekleştirildiği zaman, sorumluluk başlığı
altında elbette kişi ve kurumlarda cezalandırılabilir.
Öte yandan suç eylemine maruz kalan, illaki
bir insanda olmayabilir. Kanunlarımızda özellikle hayvanlara karşı işlenen bir
takım suçlar hakkında da düzenleme getirilmiştir.
Ceza Hukukunun açıklanması açısından
bilinmesi gereken ama tanımlarının net bir şekilde ortaya konamadığı bir takım
kavramlar vardır. Bunlar; Suç, Ceza, Güvenlik Tedbiri.
Kanun koyucu tarafından belirlenmiş,
birtakım hak ihlallerine sebebiyet veren eylemler önüne geçilebilmek amacıyla
suç sayılmıştır. Ayrıca bu suçların işlenmemesi, tekrarlanmaması için bir takım
caydırıcı mekanizmalar ortaya atılmıştır. Bunlar ceza ve güvenlik tedbiri. Ceza
maddi ve manevi boyuta olabilir. Benzer ayrımı suç kavramında da görebiliriz. Bu
ayrımda maddi ve şekli suç ayrımıdır.
Şekli suç karşılığında ceza ve güvenlik
tedbiri öngörülen insan davranışlarıdır. Kısaca şekli anlamda suç ceza
kanunudur. Maddi anlamda suç ise hangi suçların, hangi davranışların, hangi
koşullar altında cezalandırılacağını belirler. Bunlar toplumdaki hukuki
değerlere aykırılıktır. Yeni ceza kanununda kabahatler suç olarak sayılmaz.
Ceza ise kişinin toplumdaki hukuki
haksızlıklarının farkına varmasını ve yeniden sosyalleşmesini sağlar. Buradaki
haksızlığın bir hukuki boyutunun olması zorunludur. Aksi takdirde konu hukukun
ilgi alanı olmaktan çıkar ve yaptırım çeşidi uhrevi boyut kazanır.
Güvenlik
tedbirinin ise tamamen maddi yönde bir alıkoyma olduğunu söyleyebiliriz. Yani
diğer kişilerin haklarının ihlal edilmesinin önüne geçmek için bir başkasının
hakkını ihlal etmek demektir. Bu uygulamanın ne kadar doğru olduğu konusunda
şahsen hiçbir tereddüdüm yok. Çünkü biliyorum ki bu, insanların kendi
görüşleriyle oluşturduğu yapay bir düzenek ve özünde bir teori. Aksi ve daha
iyisi ortaya koyulmadığı sürece doğruluğunu kabul etmek erdemlik olacaktır.
Kanun koyucu tarafından belirlenen suç ve
cezada kanunilik, aranan en önemli ilkedir. Çünkü kanun koyucunun da
nihayetinde bir insan olduğunu, onunda bir ailesinin bulunduğu ve suç teşkil
edebilecek durumlar içerisinde olduğu zaman bu kanun koyucunun aleniyetini
kaybettirecek bir nefis ve vicdana sahipliğini unutmamak gerekir. Eğer siz
futbolda kime karşı oynayacağınızı bilmezseniz, hangi taktikle maça
çıkacağınızı da kestiremezsiniz. Hukukta böyledir. Eğer suç ve ilgili suç
hakkında hangi cezanın belirlendiği önceden bilinebilir olmazsa kanun koyucu
bunu kendi aleyhine kullanabilir. Özellikle çok partinin, çok sesin olduğu bir
yapıda yasamada üstünlüğü bulunan grubun, diğer muhalifleri alaşağı etmesi
kaçınılmazdır.
Hukuk devleti ve ceza hukukunun olmazsa
olmazları arasında sayabileceğimiz bir başka ilke ise geçmişe yürüme yasağıdır.
Kanunilik ilkesinin bir sonucudur. Bu ilkeye göre her fiil işlendiği zamanın
kanununa tabidir.
Bununla ilgi kural TCK’nın 7. maddesinin
birinci fıkrasının 5. cümlesinde aynen şöyledir: “İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir
fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.”
Futbol
örneğinde yola çıkacak olursak, varsayalım ki dakika 90+3 ve durum 1-1 berabere.
Orta sahada bir faul yapıyor oyuncumuz. Faulden sonra futbol federasyonu(kanun
koyucu) maç esnasında karşı takımın kazanması daha doğrusu bizim yenilmemiz
için diyor ki: “Bir kural koyuyorum orta sahada yapılan fauller karşı tarafa
gol olarak yazılır.” Sonra hemen gereken sürecin belirttiği şekilde, ilgili kurul, kuralı
kabul ediyor ve bizde yeniliyoruz. Ne kadar haksız bir durum değil mi? Bunun
birde üst düzeydeki boyutuna bakacak olursak, geçmişe yürüme yasağının
bulunmadığı takdirde insanların yaşama haklarının dahi ellerinden
alınabileceğini görürüz. Sonuç olarak sonradan fail ilan edilen ve
cezalandırılan kişi ve onu sevenler isyan edecek ve toplumsal düzen
bozulacaktır. Unutmayalım ki hukuk kuralları düzeni bozmak değil, aksine toplumsal
düzeni sağlamak ve bunu devam ettirebilmek için vardır.
Ankara ceza avukatı mı arıyorsunuz? Tıklayın: ankara ceza avukatı
YanıtlaSil